Yüksek Divan Kurulu Liderimiz Şekip Mosturoğlu’nun, Kulübümüzün Yüksek Divan Kurulu Şubat ayı Olağan Toplantısı’nda yaptığı konuşma aşağıdaki üzeredir:

“Değerli Fenerbahçeliler, Futbolda, gözlerimizin önünde oynanan trajik bir tiyatro, yıllardır tıpkı halde sergilenmeye devam ediyor. Bu trajik tiyatro oyununun sürgit devam etmesinin pek çok nedeni var. Bana nazaran Türk futbolundaki problemlerin temelinde, Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) bozulan ve eskiyen kurumsal yapısının daima bir biçimde sıkıntılar üretmesi ve yıllar içinde giderilemeyerek kronik hale gelen bu meselelerin adil oyun nizamını bozması yatmaktadır. Bu durum, futbol ailesinin, kurumsal inanç eksikliği duymasına neden olmaktadır. Futbolumuzun, bozulan ve eskiyen kurumsal yapısı, çağdaş kaidelerin gerektirdiği formda yenilenmediği ve en kıymetlisi yıllar içinde kaybolan kurumsal itimat yine tesis edilmediği sürece Türk futbolunda itimattan ve adil oyundan kelam edilemeyecektir.

Kurumsal inanç kavramı, TFF’nin üyeleri, TFF başkanı, yönetim kurulu, heyetler ve profesyonel çalışanlar ortasındaki bağlantıların temellerini, bunların yetki ve sorumluluk alanlarının dağılımını, futbolumuzun tertibini belirleyen kurumsal yapıların kalitesini, güvenilirliğini ve şeffaflığını tabir ediyor. Bu yüzden, futbolu yöneten bireylerin yeterlilik ve güvenilirlikleri konusunda bir fikrim olsa da ben futbolu yöneten şahıslarla ilgili olarak isimler üzerinden rastgele bir değerlendirmede bulunmuyorum. Zira bana nazaran sorun, şahıslarda değil, Türk futbolunun köhnemiş, vakit içinde de bozulmuş kurumsal yapısındadır. İsmi spor kamuoyunda olumsuz bir biçimde tartışılan bireyler de bozulmuş bu yapının bir sonucu olarak geçmiş TFF idarelerinde bulunabilmişlerdir. TFF’nin bugünkü kurumsal yapısında, ıslahat boyutlarındaı asıllı bir değişim olmadığı sürece, yalnızca futbolu yöneten yada yönetecek şahısların isimlerinin değişmesi, Türk futbolundaki kronik sıkıntıların tahlilini sağlamayacaktır.

Bugün, Fenerbahçe Spor Kulübü dışında, Türk futbolundaki kurumsal sorunları çözmeye uğraşan, kurumsal yapıyı değiştirmek için uğraş harcayan, bu tarafta çalışma yapan, fikir üreten pek az kulüp vardır. Bireyleri değiştirerek sıkıntılara tahlil bulabileceğini düşünen bir kısım kulübümüz, maalesef maddi gerçeklikten uzaktırlar. Bir kısım kulüplerimiz ise problemleri yaratan sistemden lehlerine sonuçlar elde ettikleri için şaddır. Bunların istifa telaffuzlarının sebebi de budur. Bunların temel maksadı, bu sistemi kendilerine yakın şahıslarla yürütmedir. Futbol ailesinin bütün fertlerince anlaşılması ve kabul edilmesi gereken konu, TFF’nin mevcut kurumsal yapısı ile futbolun devasa problemlerinin tahlilinin artık mümkün olmadığıdır. TFF’nin seçim sistemi, genel heyet yapısı üzere temel bahisler çözülmeden, idarelerin şeffaflığı, kontrolü, hesap verebilirliği üzere temel zorunluluklar giderilmeden futbolun kronikleşmiş sorunlarının tahlili asla mümkün olmayacaktır.

Örneğin Merkez Hakem Kurulu’nun (MHK) ve hakem tertibinin bugün ki yapısına bir bakın. Mevcut tertibin vazife tarifleri dünya futboluyla ne kadar uyumludur ve kimler hangi liyakatleriyle bu tertip içinde vazife yapmaya layık görülüyor. Defalarca söyledik. Hakemlik kurumu, sadece Süper Lig düzeyinde değil, amatör futbola kadar tüm kademelerde problemlidir. Terfi, ödül ve ceza sistemi objektif ve şeffaf bir sisteme bağlanamamıştır. Bilhassa klasman sistemindeki kayırmalar ve haksızlıklar Türk hakemliğinin gelişiminin önündeki en büyük meseledir. Hakem eğitimi de tahlil bekleyen bir öteki kıymetli sıkıntıdır. Hakem fiyatları, yapılan işin değeri ve yoğunluğuna uygun değildir.

Bir diğer örnek yapay zeka sistemi ile yapılan hakem atamaları üzerinden verilebilir. Gördüğünü çalamayan, görmediğini çalan hakemler, onları sistem içinde tutmak için kusurlarını görmezden gelen gözlemciler, maç sırasında yaşananları rapor etmeyen ya da yaşanmayanları rapor eden temsilciler vardır. Bunların hazırladıkları raporlardaki teknik dataları hakem ataması yapan yapay zekaya koyarsanız ortaya adil bir sonuç çıkabilir mi? Bugünkü data toplama süreci değişmeden yapay zeka ile yapılan hakem atamaları, yalnızca atama yapanları sorumluluktan kurtarmaya matuf, göstermelik atamalar olarak kalacaktır. Yapay zeka ile atama sistemi, yalnızca atamayı yapanları sorumluluktan kurtarmaya ve yalnızca bu günkü adil olmayan nizamı sürdürmeye yarayacaktır.

Bu ve gibisi sıkıntıların tahlili için, Türk futbolunun, tekrar yapılandırılması kaçınılmazdır. Yeninden yapılandırmanın akabinde, sistem kusursuz bir biçimde çalışmaya başlayıp, federasyonca ve memleketler arası kurumlarca belirlenmiş yeni kurallar yönetenlerce eksiksiz uygulandığında, ferdî faydadan çok toplam fayda ön planda tutulduğunda, şeffaflık, kontrol ve hesap verilebilirlik yönetimsel alanda hakim olduğunda, herkesçe arzulanan kurumsal itimat ortamı da adil oyun sistemi de sağlanmış olacaktır. Her dönem milyonlarca liranın sarf edildiği, sınırsız maddi manevi fedakarlığın yapıldığı, atletlerin büyük emeklerinin, gayretlerinin harcandığı bir alanda, sportif muvaffakiyetin, adil oyun tertibinde ve alanda kazanılması gerekmektedir. Kolay insani yanılgı boyutunu aşan fahiş yanılgılar ile şampiyonlukların el değiştirdiği, küme düşen kadroların olduğu bir ligde adaletten ve adil oyundan bahsedilemez. İçinde bulunduğumuz bu bozuk nizam onlarca yıl içinde oluşmuştur. Bu bozuk nizamdan beslenen ve bu tertipte başarılı olanlar vardır. Bunların bu bozuk sistemi değiştirmek üzere bir kanıları yoktur. Bunların TFF ve MHK istifa davetleri mevcut bozuk nizamı değiştirmeye yönelik değil, tam aksine mevcut bozuk nizamı muhafazaya yöneliktir. Onların istediği, mevcut adil olmayan sistemi, kendi takımları ile işletmek, yönetmektir. Bizlerin isteği ise; mevcut sistemi değiştirecek takımlarla sağlanacak itimat ortamında futbolun adil idaresini sağlamaktır.

Onlar, mevcut, adil olmayan sisteminin devamı için bize karşı bir varoluş savaşı içindedirler. Zira mevcut nizamın yarattığı her türlü olumsuzluk onların lehine sonuçlar vermektedir. Bu yüzden, ortaya çıkan problemler sonrasında, onlar, mevcut nizamı sürdürebilmek için şahısların değişimini istemektedir. Bizler ise ortaya çıkan problemler karşısında bireylerden bağımsız olarak mevcut tertibin bir daha sorun çıkmayacak biçimde düzeltilmesinin peşindeyiz. Şimdilerde, bugünkü bozuk sistemden beslenenler, bugün yaşanan fikri çatışmanın iki kulübün sportif rekabetinden kaynaklandığı biçiminde bir palavraya sarılmaktadır. Dikkatinizi çekmek isterim. Bizler çabanın odağına Türk futbolunun toplam yararını ve ortak çıkarlarını koymuşken bu sistemden beslenen rakibimiz kendi yararını ve kendi çıkarını bu çabanın merkezine koymuştur. Farklılığımız açık, önceliklerimiz biri birinden farklıdır. Bizler yasa dışı bahisle, ikili kontratla, karaborsa biletle, kayıt dışı yarar ve sponsorluklarla Türk futbolunun faydası için, adil oyun için çaba ederken rakibimiz bizi bu çabamızda durdurma uğraşındadır.

Adil olmayan bozuk futbol sistemine karşı sürdürdüğümüz çabayı iki grubun kendi ortasındaki sportif rekabet olarak açıklamak yalnızca bu tertipten beslenenlerin faydasına olacaktır. Çabamız yalnızca kendimiz için değil, Türk futbolunun ortak menfaatleri ve toplam karı içindir. Son on yılda kazanılan şampiyonluk sayılarına bir bakın. Kazanılan şampiyonluk sayılarının sportif gerçekliğe uygun olduğunu kim söyleyebilir. Hal bu türlü iken yaşanan fikri çatışma sportif rekabet ile nasıl açıklanabilir?

Bu gayrette Fenerbahçe Spor Kulübü, büyük ölçüde yalnızdır. Bu yalnız gayretimiz, 3 Temmuz’dan sonra daha besbelli hale gelmiştir. Esasen 3 Temmuz kumpasının asıl gayesi da adil olmayan futbol sistemini değiştirmek için çaba eden, mevcut tertibi yıkma konusunda güçlenerek durdurulmaz hale gelen Fenerbahçe Spor Kulübü’nün devre dışı ve yalnız bırakmaktır. 4 Nisan’da uğradığımız silahlı akın ve 12 Mayıs hadiseleri de bu çerçevede değerlendirilmelidir. Bilinmesini isterim ki mücadelemizdeki bu yalnızlığımız, bizi gayretimizden asla geri çeviremez.

Hatırlatmak isterim. 3 Temmuz’da başlayan yalnız uğraşımız sonucunda, devletin tüm kurumlarını içten saran FETÖ, sarı-lacivert duvara çarparak durmuş, geri çekilmeye mecbur kalmıştır. O gün de yalnızdık ve böylesine büyük bir çabayı bu yalnızlık içinde kazandık. Bugün de yalnız olabiliriz. Bizlere bu uğraşımız sırasında toplumsal medyada, 3 Temmuz kelamda şike süreci üzerinden saldıranlara, 3 Temmuz Kumpasında FETÖ ile ortak olup, bugün de karşımızda olanlara karşılık vermeye tenezzül bile etmeyin. Onlar, 3 Temmuz’un rövanşı peşinde koşuyorlar. Lakin gayretleri beyhude olacak. Göreceksiniz sonunda bu çabayı de yeniden biz kazanacağız. 3 Temmuz’un rövanşını kimseye vermeyeceğiz.

Geçtiğimiz günlerde evvelki Liderimiz Sayın Aziz Yıldırım ile Liderimiz Sayın Ali Koç bir ortaya gelmiştir. İki Liderimiz, bu birlikteliklerinde Kulübümüzün bugününe ve yarınına ait niyetlerini çok samimi bir formda ve açıklıkla birbirleriyle paylaşmışlardır. Bu buluşma son derece verimli bir buluşma olmuştur. Bu tarihi buluşma, Fenerbahçe topluluğunun, birlik ve beraberliğini sağlama, müşterek problemler karşısında tek beden olarak harekete geçişin adeta bir işaret fişeğidir ve çok pahalıdır. Liderlerimizin, kendilerine yönelik hiçbir ferdî öncelikleri yoktur. Her iki Liderimizin da şahsî öncelikleri, Fenerbahçe’nin güçlü ve başarılı olmasıdır. Her iki Liderimizin da ortak vizyon ve kıymetleri kadar farklı vizyon ve bedelleri de vardır. Liderlerimizin sahip oldukları farklı vizyon ve bedeller Fenerbahçe’nin zenginliğidir. Bununla birlikte Liderlerimizin her ikisinin de ortak misyonu Fenerbahçe’nin uygunluğudur. Liderlerimizin yarattığı tablo, büyük topluluğumuzun uzun yıllardan beri görmediği, hasretini duyduğu bir tablodur. Bu birliktelik, Fenerbahçe tarihi için muhakkak değerli bir kilometre taşı olacaktır. Toplantı içeriği mevzular son derece ağır ve kıymetlidir. Fakat bu toplantının yapılmasından ve sonrasında toplantıdan çıkarılması gereken en kıymetli bildiri Fenerbahçe’nin tüm bireyleri ile bir ortada olduğunda güçlü olduğudur. Tarafımız muhakkaktır. Tarafımız Fenerbahçe’dir.

Futbolda yaşadığımız zorlukların büyük bir kısmı, konuşmamın başında belirttiğim üzere içinde bulunduğumuz futbol ikliminden kaynaklanmaktadır. Bu iklimi değiştirmek için Liderimiz Sayın Ali Koç, yöneticilerimiz, büyük bir çaba veriyorlar. Fakat yıllar içinde oluşmuş olan bu olumsuz futbol iklimini bir anda düzeltebilmek mümkün değildir. Bu olumsuz futbol ikliminden beslenen, bu nizamın değişmemesi için kendileri ismine adeta bir var olma uğraşı veren kişi ve kurumlar bulunmaktadır. Bu yüzden bu iklimin olumlu istikamette geçişi vakit alacaktır.

Geçen toplantıda da tabir ettiğim üzere gayret ettiğimiz her alanda başarılı olabilmek için gerilerinden iteklenen, kendilerine avantajlı müsabaka koşulları sunulan, rakiplerimizden farklı olarak biz, “kusursuz” olmalıyız. Liderimiz ve idaremiz başta futbol grubumuz olmak üzere tüm ekiplerimizin “kusursuz” olması için her türlü fedakarlığı yaptılar, yapıyorlar. Gruplarımızın “kusursuz” olması için Liderimizin ve İdare Heyetimizin yapmış oldukları fedakarlıkların olumlu sonuçlarını her geçen gün görüyoruz. İstikrarlı galibiyetlerin alındığı, içinden geçmekte olduğumuz bu süreçte hepimizin, Fenerbahçemizin çıkarlarını her şeyin üstünde tutarak, idaremize dayanak vermesi, idaremizle birlikte hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. Büyük bir tarihi geçmişe ve güçlü bir potansiyele sahip olan Fenerbahçe Spor Kulübü, birlik ve beraberlik içinde önüne çıkacak tüm zorlukları aşacak ve hak ettiği noktaya kısa bir müddet içinde dönecektir. Sizlerden ricam, kulübümüzün birlik ve beraberliğini müdafaaya devam etmenizdir. Unutmayalım ki Fenerbahçe Spor Kulübü hepimiz için çok bedelli ve vazgeçilmezdir.

Önümüzdeki hafta şampiyonluk yarışında çok değerli bir maça çıkacağız. Bugünkü futbol ikliminde bu maçta da önümüzde pek çok zorluk olacaktır. Unutmayın ki elde edilen zaferlerin değeri, çekilen zorluklarla ölçülür. Tarihimize bir bakın. 3-1 den dönen Gaziantep maçımızı, 2011’de 5-3’lük Buca maçımızı, 2-0’dan dönen Sevilla maçımızı hatırlayın. Bu maçların yanında mabedimizi rakipler için cehenneme çevirdiğimiz büyük maçları hatırlayın. Geçen dönem 10 kişi ile yalnızca rakibi değil, hakemleri de yendiğimiz TT Arena’yı, Tuncay’ın, Alex’in, Kezman’ın sessizliğe gömdüğü İnönü’yü, geçen dönem bir kentin tamamı karşımızdayken başımız dik çıktığımız Avni Aker’i hatırlayın. 2010-2011’de TT Arena’da geriden gelerek Semih ve Alex ile 2-1 kazandığımız maçımızı hatırlayın. Bu türlü kazanılmış kaç maçlarımız var. “Buradan çıkılmaz” denilen stadyumlarda, futbolcularımızın sizlerle birlikte kazandığı zaferleri hatırlayın. Bu maçlar tribündeki on ikinci adamın, futbolcularına olan inancı ve dayanağı ile her şeyden kıymetlisi alana hükmetmesi, rakiplerimizin üzerine kabus üzere çökmesi ile kazanılmıştır.

Benzeri biçimde, yakın vakitte, iki sıfır yenilgiden geri döndüğümüz, Göztepe ve Rizespor maçları taraftarımızın birlik ve beraberlikle yarattığı tribün gücü, futbolcularımızın ve teknik takımımızın azmi ile kazanılmıştır. Şampiyonluk umudumuz sürdükçe, alanda gayret eden futbolcularımızın sizin desteğinize gereksinim duyacağını asla unutmayın. Alanda uğraş eden futbolcularımızla tek beden olun. Sizlerin tribünlerde milyonlarca Fenerbahçe taraftarının inancının sesi olduğunuzu asla unutmayın. Sevdamızın, tarifsiz büyüklüğünü unutmayın. Hudutta nöbet tutan askerin kalbi, küçük bir çocuğun hayalleri, milyonlarca Fenerbahçelinin umutları tribünde sizin omuzlarınızda. Son düdük çalana kadar kaybedilmiş hiçbir şey yoktur. Çaba sürmelidir. Fenerbahçe; azim, cüret ve kararlılığın kulübüdür.

Tribünde verdiğiniz takviyeyle yüreğinizi ortaya koyduğunuz her bir saniye futbolcularımızın alandaki çabasının ardında olmalısınız. Kulübümüzün ulu tarihinin bir gereği olarak, alanda 11 futbolcumuzun ardında, onlarla birlikte savaşan milyonlar olduğunu, sizleri gıpta ile seyredenlere göstermenizi gerektirmektedir. Unutmayın alanla tutkumuz birleştiğinde yenemeyeceğimiz rakibimiz yoktur. Unutmayın ki asaletini renklerinden, gururumuzu tarihinden, gücümüzü Fenerbahçe sevgisinden alıyoruz. Bunun için diyoruz ki ‘Yaşa Fenerbahçe’.”

Basın Fotoğrafları